Yetkiyi Gasp Edemediler: TÜVTÜRK’te Grev Hazırlığı
- İşçi Ve Sendika
- 18 Kas
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 19 Kas
TÜVTÜRK’te yıllarca süren bir sendikal mücadele var. Nakliyat-İş Sendikası burada tam 5 dönem Toplu İş Sözleşmesi yaptı. İşçiler örgütlü, bilinçli ve kararlıydı. Ancak bir noktadan sonra işveren bu örgütlülükten kurtulmak istedi. Yalnız davranmadı; sarı sendikaları da yanına alarak( başrol Tümtisindi, yancıları Demiryol-İş, Hava-İş) mevcut sendikal yapıyı dağıtmaya çalıştı. Ama olmadı. İşçiler sendikasını terk etmedi, çoğunluğu sağladı ve TİS yetkisini yeniden aldı.
Bu kez işveren ve sarı sendikalar yeni bir hamle yaptı:
Sarı sendikalar, işverenle birlikte hareket ederek çoğunluk tespitine itiraz etti. Böylece süreç yıllarca uzadı. Yaklaşık 3 yılı aşan mahkeme süreci yaşandı
Bu süreçte Nakliyat-İş Sendikası yetki itirazlarına karşı eylemler örgütlerken; sarı sendikalar işyerlerinde işveren onayıyla toplantılar yapıyor, işçileri yemeğe götürüyor, onları Nakliyat-İş’e karşı kışkırtmaya çalışıyordu. İşveren ise içeride işçilere şirinlikler yapıyor, mangal, yemekli eğlenceler yapıyordu. İşveren–sarı sendika ittifakı sahada birlikte hareket ediyordu.
Ancak Nakliyat-İş Sendikası kritik bir çıkış yaptı:
Eğer sarı sendikalar çoğunluk itirazını geri çekmezse, onların tüm yetki tespitlerine itiraz edeceğini duyurdu. Bu baskı etkili oldu ve sarı sendikalar geri adım atmak zorunda kaldı.

İşveren sarı sendikalardan aldığı güçle elbetteki itirazını geri çekmedi. Süreç yine kilitlendi. İşveren, sarı sendikaların geri adımını telafi edercesine sürecin uzamasını sağladı. Bir yandan da “sendikaya gerek yok, biz haklarınızı veririz” propagandasıyla işçileri kendi tarafına çekmeye çalıştı. Ancak gerçek tam tersiydi: Ücretler düştü, çalışma koşulları ağırlaştı, baskılar arttı.
Tam bu dönemde araç muayene istasyonlarının geleceğini belirleyen kritik bir gelişme yaşandı:
2027–2047 yıllarını kapsayan araç muayene hizmetleri ihalesini MOI Ortak Girişim Grubu kazandı ve hizmetlerin TURKA markasıyla yürütüleceği açıklandı.
Bu durum işçiler açısından belirsizliği daha da artırdı. İhale değişiyor, patronlar değişiyor, buna karşın işçilerin gelecekteki durumu ne olacağı belli değildi.
Değişmeyen tek şey işçilerin hak mücadelesiydi. Bu belirsizliği ortadan kaldıracak tek güç ise işçilerin örgütlülüğü ve onların sendikası Nakliyat-İş Sendikası...
Fakat sarı sendikalar tüm bu olup biteni kendilerinin sorumluluğu yokmuş gibi propagandaya devam etti:
“Hani Nakliyat-İş neden sözleşme yapamıyor?” diyerek işveren lehine çalışmaya devam ettiler..
Sonunda uzun yılların ardından mahkeme, olması gerektiği gibi, yetkiyi Nakliyat-İş Sendikasına verdi. Bu karar, Nakliyat-İş sendikasının yıllar süren direncinin kararlılığının tescillenmiş hâlidir.
Tüvtürk'ün işçi ve sendika düşnanlığı bu aşamadan sonra daha net kendini gösteriyor.
TÜVTÜRK yönetimi bu mahkeme kararına rağmen hâlâ ısrarla, “Biz toplu sözleşme görüşmelerine katılmayacağız” diyor. Bir yandan da “Sendika işçilerin anayasal hakkıdır” diyerek kendi çelişkisini ortaya koyuyor. Gerçekte yaptıkları açıktır:
Sendika düşmanlığı, işçi düşmanlığıdır.
Bu süreçte işverenle birlikte hareket eden hani şu TÜRK-İŞ’e bağlı Tümtis, Demiryol-İş ve Hava-İş bunu “rekabet” diye anlatabilir. Ama bu rekabet değildir:
Bu, işçinin iradesine, örgütlülüğüne ve geleceğine yönelik açık bir saldırıdır. Yani işçi ve sendika düşmanlığıdır.
Patronlarla sarı sendikaların bir araya geldiğinde işçiler için nasıl bir tehlike doğduğunu TÜVTÜRK süreci açıkça gösterdi. İşçi ve sendika düşmanlığı, işveren ile sarı sendikaların ortak tutumuyla hayata geçirildi; işçilerin haklarını almasının önüne geçildi. Ancak tüm bu oyunlara rağmen işçiler, üç yıl aşkın bir süreyle kararlı mücadelesini sürdüren sendikalarının arkasında durdu ve sonunda bu haklı mücadele mahkeme kararıyla da tescillendi.
Ve bugün gelinen noktada:
TÜVTÜRK yönetimi hâlâ masaya oturmamakta ısrar ediyor. Bu nedenle grev hazırlıkları başlamış durumda. İşçiler, Nakliyat-İş Sendikası ile birlikte, gasp edilmek istenen tüm haklarını mücadele ederek alacak güçtedir.
Bu hikâyenin sonunu patronlar yada sarı sendikalar değil,
DİSK/Nakliyat-İş Sendikası ile birlikte TÜVTÜRK işçileri yazacaktır.
Miroğlu



Yorumlar