Solcu Olmak
- İşçi Ve Sendika
- 28 Kas
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 Ara
Türkiye’de “solcuyum” demek kimileri için zahmetsiz bir iddiadır; yeter ki DEM’in yanında saf tutsun. Sol ortamda “DEM solcu mudur?” diye sormaya ya da DEM'i eleştirmeye cüret ederseniz özellikle DEM'in milletvekili kontenjanından yararlanan veya sırasını bekleyenler tarafından,
“ulusalcı” damgasını peşinen kabul etmeniz gerekir; hatta “faşist” diye yaftalanmanız bile işten değildir. DEM yalnızca Kürtlerin haklarını savunur ama nedense ulusalcı hep siz olursunuz.
DEM’e Eleştiri Kürt Düşmanlığı Değildir
Çünkü solun bakış açısı sınıfsaldır. Böyle de olmalıdır..
Solun DEM’e yönelik eleştirisi, bir halkı değil bir siyasal çizgiyi hedef alır. Bunun temel nedeni de solun bütün meselelere,ulusal sorun dahil, sınıfsal bir perspektiften bakmasıdır.
Sol için belirleyici olan:
Bir partinin emek-sermaye çelişkisinde nerede durduğu,
İşçi sınıfının örgütlülüğüne ne kattığı,
Sınıf siyasetini kimlik siyasetinin gölgesine itip itmediği,
Rant, belediyecilik, bürokrasi ve yönetim pratikleridir.
Bu nedenlerle DEM’e yöneltilen eleştiri, etnik değil sınıfsal niteliktedir.
Ulusal Sorun Gerçektir; Ama Solun Kıstası Sınıf Mücadelesidir
Sol, Kürt halkının tarihsel inkârını kabul eder; ama siyasal özneyi değerlendirirken şu soruları sorar:
DEM, işçi sınıfı siyasetini güçlendiriyor mu?
Kürt emekçileri ile Türk emekçileri arasında sınıf dayanışmasını büyütüyor mu?
Kapitalist düzenin yerel yönetim uygulamalarına alternatif bir model sunuyor mu?
Emek sömürüsüne, taşeronlaşmaya, güvencesizliğe karşı net bir mücadele veriyor mu?
Bu soruları sormak ırkçılık değil, aksine soldaki siyasal berraklığın gereğidir.
Solcu olmak kolaydır.
Mustafa Kemal’i eleştiren kendini solcu sayar; oysa aynı Mustafa Kemal’i şeriatçılar da, emperyalistler de eleştirir… Peki Mustafa Kemal ve arkadaşları ne yapmış olabilirler ki hem şeriatçıları hem emperyalistleri karşılarına almışlardır?
Bu kesişimi hatırlattığınız anda bir anda “Kemalist” olursunuz; onlar ise hiçbir şey olmamış gibi solculuk payesini taşımayı sürdürür.
Kolay solculuk;
Emperyalizmle sorunu olmayanlar NATO’ya tek söz etmezler ama kendilerini savaş karşıtı ilan ederler. İşte solculuk bunu yapabilme yetisidir!
Ülkede “terörsüz bir düzen” isterler ama NATO’ya dokunmazlar. Mecliste NATO ile ilgili oylamalarda “hayır” diyemezler ya da oylamaya katılmayarak göz boyamaya çalışırlar. Ama yine de solcu olurlar...
NATO’ya karşı çıkmadan barışın gelmeyeceğini söyleyenler ise savaş kışkırtıcısı olmakla suçlanır.
Solcu olmak;
Kendine sol, sosyalist diyen ve koşulsuz DEM’e biat edenler, DEM’in AKP ve MHP ile olan ilişkisi karşısında sustukları ölçüde solcu olurlar.
Ki onlar DEM’in AKP ve MHP arasındaki ittifaka ses çıkarmaz… Onlardan daha solcu yoktur artık.
Bir dönem birbirlerine söylemedik laf bırakmayan DEM–AKP–MHP üçgenindeki bu yeni birlikteliği sorgulayanlar ise bir anda “ulusalcı, faşist” yaftasına teslim edilir. Ama bu yetmez.
DEM’e koşulsuz bağlı duranlar, onun açıkça birlikte hareket ettiği AKP’yi, MHP’yi, Cumhur İttifakı’nı bol keseden eleştirerek solculuk yapmaları gerekir. Çünkü halka birşey demek gerekiyor. Biz sizin için mücadeleye devam ediyoruz. Hayat boşluk tanımaz.
Solculukları hat safhaya çıkmıştır.
Yoksulluk, yokluk kader değil derler, işçi hakları derler, emeklilerin sefaletini anlatırlar, öğrencinin bir öğün yemek mücadelesine ağıt yakarlar; baskıdan, zulümden, haktan, hukuktan söz ederler. Tarım çöktü derler, hayvancılık tükendi derler, sanayi gelişmiyor derler, mücadele derler.
Derler de derler. Kime karşı mücadele?
Derler derler de tüm bunların sebebi AKP/MHP ittifakı değil mi?
E bu kendine solcuların birlikte davrandığı DEM bu ittifakla demlenmiyor mu? E o zaman sizde sorumlusunuz...
Evet.
Öyleyse işçi sınıfından, emekçi halktan yanaymış gibi davranmak niye?
Mecburdurlar. Bir taraftan dincilik, bir taraftan milliyetçilik, bir taraftan da sahte sol olmazsa olmazdır. Çünkü DEM/AKP/MHP ittifakının halka “solun da içinde olduğu” görüntüsünü verecek bir makyaja ihtiyacı vardır.
Bu ihtiyaç da bir-iki milletvekiliyle, birkaç sloganla giderilir. Ve onlar buna “solculuk” demeye devam ederler.
Oysa işçi sınıfımız ve emekçi halkımız tarih boyunca kimi zaman sarı sendikacıların elinde, kimi zaman da sol görünümlü sahte önderlerin elinde defalarca aldatıldı.
Bu yapıların varlığı, halkın gerçekten halkından yana olan devrimcilerle buluşmasının önündeki en büyük engellerden biridir.
Ama bu da bir süreçtir; tarih böyle kırılmalarla doludur.
Ve her süreç gibi bu da gelip geçecek; işçi sınıfı er ya da geç kendi gerçek önderleriyle yolunu yeniden kuracaktır.
Miroğlu



Yorumlar