Türkiye’de İşçi Ölümleri
- İşçi Ve Sendika
- 1 Ara
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 Ara
Türkiye’de İşçi Ölümleri: “Kaza” Değil Sistematik İş Cinayetleri
Türkiye’de her yıl yüzlerce işçi hayatını kaybediyor. Devlet ve sermaye çevreleri bunlara “iş kazası” demeye devam etse de, bu ölümler birer tesadüf değil; sömürü düzeninin sonucu olan iş cinayetleridir.

Bu ölümlerin arkasında üç temel mekanizma vardır:
1. Denetimsiz, Kuralsız ve Ucuz İşgücü Düzeni
Türkiye ekonomisi yıllardır ucuz işgücü ve denetimsizlik üzerine kurulu.
Bu ne demektir?
Patron kârını artırmak için en temel güvenlik yatırımını bile yapmıyor.
Devlet “istihdam artsın” bahanesiyle iş sağlığı–güvenliği denetimlerini kağıt üzerinde yürütüyor.
Aynı işyerinde defalarca ölüm yaşanıyor ama işyeri kapatılmıyor, üretime devam ediliyor.
Sonuç: Kârı maksimize etmek için işçinin canı minimize ediliyor.
2. Yasalar Patronu Korumak İçin Var
Mevcut İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası (6331) gibi düzenlemeler, kâğıt üzerinde modern görünse de caydırıcı değildir. Neden?
Ceza miktarları düşük.
Para cezaları kolayca affediliyor veya erteleniyor.
Soruşturmalar yıllarca sürüyor, çoğu zamanaşımına uğruyor.
Patronlar en fazla “taksirle ölüme sebebiyet” alıyor; o da çoğunlukla paraya çevriliyor.
Yasa, işçiyi değil patronu koruyan bir kalkan gibi çalışıyor. Çünkü sistem “üretim durmasın, kâr kesilmesin” anlayışıyla yönetiliyor.
3. Zorunlu İş Güvenliği Uzmanı: Kağıt Üstü Güvence
2012’den sonra işyerlerine iş güvenliği uzmanı zorunluluğu getirildi.
Ama soralım: Neden ölümler azalmadı?
Çünkü:
a) Uzman işverene bağlı çalışıyor — bağımsız değil
Uzmanın maaşını patron veriyor.
Yani uzman, kendisini işe alan kişiye karşı eleştirel rapor yazmakta özgür değil.
Patronun “görmezden gel” dediği risklerin çoğu raporlara bile yansımıyor.
b) Uzman sayısı çok az; iş yükü absürt
Bazı uzmanlar 100–150 işyerine bakmak zorunda.
Bu bir denetim değil; formalite tamamlamadan ibaret.
c) Belgeler varmış gibi gösteriliyor — fiili önlem yok
Kağıt üzerinde eğitim var, tatbikat var, analiz var.
Ama işçinin kullandığı makine eski, fren bozuk, korkuluk yok, çalışma süresi 16 saat…
Uzman kağıdı dolduruyor; patron imzalıyor; devlet onaylıyor.
Ama işçi ölüyor.
4. Taşeronlaştırma, Esnaf-Kurye Modeli ve Patronun Sorumluluktan Kaçışı
Türkiye’de asıl ölüm mekanizması, işçinin statüsünün bulanıklaştırılmasıdır.
Taşeron işçi “benim elemanım değil” denilerek sahipsiz bırakılıyor.
Esnaf-kurye modeli ile işçi işveren değil, sözde “bağımsız çalışan” sayılıyor.
Böylece patron iş güvenliği ve sosyal güvenlik yükümlülüklerinden kaçıyor.
Bu model:
Sorumluluğu buharlaştırıyor, ölümü görünmez kılıyor.
5. Sendikasızlık ve Örgütsüzlük Patronu Cesaretlendiriyor
En önemli nedenlerden biri:
Türkiye’de işçilerin büyük bölümü örgütsüz.
Örgütsüz işçinin güvenlik ekipmanını talep edecek gücü yok.
Örgütsüz işçi “işten atarım” tehdidiyle tehlikeli üretim bandına sürülüyor.
Sendikasız fabrikalarda ölüm oranı, sendikalı işyerlerine göre kat kat fazla.
Örgütsüzlüğü bilinçli olarak teşvik eden bir devlet–sermaye ortaklığı var.
Çünkü örgütlü işçi tehlikeli makineyi durdurabilir, örgütsüz işçi ise susar ve ölür.
Sonuç: İşçi Ölümleri Bireysel Hata Değil, Sınıfsal Bir Politika
Türkiye’de işçi ölümleri:
Kader değildir.
Kaza değildir.
“İş bilmezlik” değildir.
Bunlar bilinçli bir tercihin, yani patronu ve sermayeyi koruyan devlet politikalarının sonucudur.
İş cinayetlerinin azalması için:
Bağımsız denetim,
Gerçek sendikal örgütlenme,
Patronlar için ağır yaptırımlar,
Üretimin durdurulması dahil radikal tedbirler,
Uzmanların işverenden değil devletten maaş alması,
Taşeron ve esnaf–kurye modellerinin sınırlandırılması
zorunludur.
Miroğlu


Yorumlar